Salı, Mart 20, 2007

Bertolt Brecht - 3 Kuruşluk Opera




Timis Oyuncuları Bertolt Brecht'in " Üç Kuruşluk Opera"sı ile

SON DEFA seyirci karşısında!..

-------------------------------------------------------

26 Mayıs Cumartesi Saat 19:00
Sarıyer Halk Eğitim Merkezi
Boğaziçi Tiyatro Şenliği

--------------------------------------

Oyuncular:

Başak Biner, Bekir Fincan, Damla Keskin, Duygu Yağcı, Elçin Çalışkan, Esra Okur, Gözde Küçük, Gözde Özuğur, Gülce Şahin, Güneş Altungüneş, Günhan Ulutaş, H.Ünsal Özer, Hakkı Usta, Hüseyin Güven, Hüseyin Urcan, İ.Ceyhun Andaç, M.Burak Coşkun, Mert Baştuğ, Nurbanu Türgen, O.Berk Arslanoğlu, Onur Çakmak, Özerk Sarıoğlu, Özgür Kaplan, Sena Yıldız, Şahin Peker, Şule Akın, Tuğçe Akyazı, Tuğçe Hekimoğlu, U. Levent Kavcıoğlu, Ümit Erlim, Volkan Çıkıntıoğlu


Sahne Çalıştırıcısı:

Ulaş Adıyan


Dramaturji:

Timis Oyuncuları


Müzik:

Uğur Levent Kavcıoğlu, Funda Asena Aktop, Belgin Ayhan, İ.Ceyhun Andaç, Yalın Pekvar


Prodüksiyon Sorumluları:

Canan Kardeş, Duygu Yağcı, Elçin Çalışkan, H.Ünsal Özer, Hakkı Usta,

M.Burak Coşkun, Şahin Peker


Işık Tasarım ve Uygulama:

Canan Kardeş

H.İbrahim Kısakesen


Afiş Tasarım:

Osman Çolakoğlu, Onur Berk Arslanoğlu, Volkan Çıkıntıoğlu

16 yorum:

Adsız dedi ki...

Dediler ki:
"Barışdan daha iyi olacakmış."
İnansak mı?

Adsız dedi ki...

he valla

betul dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Adsız dedi ki...

Oyunu ilk gün seyrettik. Süper bir performansdı.Tebrikler.
Gökhan-Şeref

Adsız dedi ki...

izleyeceğiz bakalım bu akşam... beklentilerimiz büyük..

Adsız dedi ki...

şu ana kadar izlediğim en iyi 3 kuruşluk operaydı.sahneleme,ışıklı sahneler ve beyaz eldivenler beni büyüledi.çok başarılı.

ayhan - tiyatro doğuş

Adsız dedi ki...

Arkadaşlar, tekrar tebrik ederim. Hazırladığım yazıyı aşağıda sizinle de paylaşmak istedim. Bakalım yayımlatacak bir mecra da bulacak mıyız? E-mail'imi ve web sitemin adresini de buraya yazıyorum.
Sevgiler... Özcan.

*********************************

BRECH’TİMİS ÇOK YAŞA !


Bir gece Beyoğlu’nda ayak üstü sohbet ettiğim, İTÜ Tiyatro Kulübü’nden bir TİMİS (Tİyatro Miyatro İStanbul) oyuncusundan Üç Kuruşluk Opera’nın 25 Nisan’daki gösterimine nazik bir davet aldım. O gece bu oyunu mutlaka göreceğime dair kendi kendime, sessiz bir söz verdim. Her şeyden önce, Brecht’in kağıtları kendine has bir Almanca ile dolduran kalemini Weill’ın yıllarca dilimden düşürmemiş olduğum şarkıları ile buluşturmuş bir “Dreigroschenoper” benim için herhangi bir oyun değildi.Ayrıca oyunun sahneleneceği Kültür ve Sanat Birliği (KSB) binası ve onun oditoryumu da eski bir İTÜ’lü olarak benim için pek çok anıyla dolu, özel mekanlardı.

Böylece oyun günü kafam Brecht’in sözleri, Weill’ın şarkıları ve İTÜ’deki günlerin anıları ile dolup taşarak belki on yılı aşkın bir süreden sonra ilk kez KSB’ye geldim. Heyecanlı, memnun ve meraklıydım. Öteden beri fazlaca basık olduğundan yakındığımız oditoryumda bana sanki bizim zamanımızdakinden daha neşeli görünen bir izleyici topluluğunun arasında kendime sahneyi çapraz açıdan gören bir yer buldum. Bir süre sonra ışıklar söndü ve Macheath’in Soho’nun orta yerinde söylediği şarkı başladı. Bu, sözleri uysa da Weill’ınkinden hayli farklı, ama en az onun kadar iddialı ve akılda kalıcı, özgün bir şarkıydı. Darbukanın eşliği “mavi nota”lı şarkıya oryantal bir hava da katmıştı. Sahnede tam da olması gerektiği gibi ince, uzun, bıçkın, delikanlı bir Macheath gördük. Derken darbukayla coşan Mac sahneyi kendisi gibi beyaz eldiven giymiş arkadaşlarına bıraktı. Artık Peachum’un dilenci çetesiyle baş başaydık.

Yetenekli ve enerjik TİMİS oyuncuları tarafından iki perde halinde sunulan üç perdelik “opera”, insana zamanın geçtiğini unutturacak denli başarılıydı. Oyun süresince, itiraf etmeliyim ki beklediğimden daha sıkı bir performansla, özgün şarkılar, buluşlar ve yorumlarla karşılaştım. Kuşku yok ki şimdiye dek oynanmış en genç, en dinamizm yüklü Brecht’lerden biriydi izlediğim. İyi kullanılmış ışığın darbuka “güm”ü ve hareketsiz oyuncularla birlikte oluşturduğu yabancılaştırma etkisi, karanlıkta oynaşıp duran tehditkar oldukları kadar davetkar beyaz eller, rollerini değiştiren ve/veya birbirlerinden rol çalan oyuncular, “grotesk”in ses ve görüntü, jest ve mimik olarak tam yerli yerine oturuşu, özenli koreografi, günceli yakalayan bu anti-otoriter, anti-patriyarkal okuma unutulacak gibi değil! İzleyicisini de zaman zaman aşan ve yadırgatan bu oyunun, bir teknik üniversite olarak ne yazık ki kültür ve sanata arzu edilen ölçüde yatırım yapmayan İTÜde, ancak büyük bir özveri ve inancın alt edebileceği, son derecede kısıtlı imkanlarla, üstelik çoğu tiyatro serüvenlerinin çok başındaki yaklaşık bu otuz genç tarafından böylesine özgün ve başarılı bir şekilde kotarılmış olması heyecan ve gurur verici. Bu başarının İTÜ’de bundan sonra köklü bir gelenek oluşturacağına ve üniversite yönetimini öğrencilerin gelişimlerini felsefe, sanat ve tarih toplantıları gibi, felsefe kulübünün yeniden hayata geçirilmesi gibi etkinliklerle daha çok desteklemek gerektiği konusunda ikna edeceğine inanıyorum.

Aslında oyunun içtenlikle kaleme alınmış sunuş yazısını okuduğunuzda TİMİS’in başarısının nedensiz ya da rastlantısal olmadığını kolayca görebiliyorsunuz. Benjamin’in küçük burjuvaya ilişkin sözlerine yer veren ve “normal”, “toplumdışı”, “sorumluluk”, “tarihsel süreç”, “kapitalizm”, “biz” vb demode(!) vurgular yapan bu yazı, tarihsel bir bilinci ve farkındalığı bugünün koşullarına taşıyabilen, bunun yanı sıra güncel saptamalar da yapabilen, sağlam bir temelin varlığını gösteriyor. Hiyerarşik bir yapılanmanın dışında kalmayı yeğlediklerini, eldeki metinle yetinmeyip feminist ve postyapısalcı okumalardan da yararlandıklarını söyleyen TİMİS oyuncuları, aynı zamanda “oyunun yazıldığı zamanın şartlarında anlatılan ilişkilerin pek fazla değişmeden günümüzde de devam ettiğini gördük” diye yazarken 12 Eylül’ü yaşamamış kuşakların hemen hiç göremedikleri bir şeyi “görebildiklerini” de açığa vuruyor ve farklarını böylece ortaya koymuş oluyorlar. “Şu an yaşanılan tüketim toplumunda bu sınıfsal farklılıklar artık eskisi kadar belirgin değildir ve mücadelenin muhatapları daha büyük kesimleri kapsamaktadır” diye devam eden yazı, “devinen yaşam koşullarının arkasında her zaman bozuk ve çürük bir şeyler arama sorumluluğumuz devam ediyor” şeklinde, toplumsal sorumluluğa dair içinde vicdani rahatsızlıklar ve samimi itiraflar da barındıran bir çağrıyla noktalanıyor. Bu samimiyeti özellikle Scotland Yard’ın dilencileri copladığı sahneye, Peachum’un ve Macheath’in “toplumdışı” iki insan, daha doğrusu iki “mikrop” olarak son sözlerine kattıkları yoğun duyguyla pekiştiren genç oyuncular, hazır bulunduğum gösterimde izleyicinin de yapmış olduğu gibi, ayakta alkışlanmayı hak ediyorlar.

Ama bu kadar söz yetsin. Okuluma torpil geçiyor değilim, yaratıcı bir etkinliği değerlendirmek söz konusu olunca bunu kimseye yapmam; sadece şunu söylemek istedim: Eğlenceli olduğu kadar “farkında”, amatör olduğu kadar “usta” bir oyun izlemek, içimizdeki ruha ve güce olan inancınızı tazelemek istiyorsanız İTÜ KSB’ye buyrun!


Özcan Türkmen 26/04/07

ozcanturkmen@yahoo.com

Steppenwolf dedi ki...

Dun aksam gecikmeli olarak sahnelenmis olsa da, ODTU Mimarlik Fakultesi Amfisinde oyununuzu izleme imkani buldum. Oncelikli soylemem gereken sey, oyunun cok iyi calisildigidir. Tek kelimeyle harika bir performanstı...
Muthis bir kalabalik oldugu icin ayakta izlemek durumunda kaldim. Bu benim icin fevkalade yorucu oldu fakat inanin yapitiniza degdi.
Brecth'in bu muhtesem eserini, bu denli guzel sergilediginiz icin sizlerin hepinizi tebrik ederim.
imkan bulup da gelebilirseniz; A.Ü Siyasal Bilgiler Fakültesi de sizi agirlamaktan ve alkislamaktan onur duyacaktir.
Tesekkurler, Basarilar

gönül çukuru dedi ki...

ODTü Tiyatro Şenliği'nde oyununuzu izledim.Kesinlikle şenliğin en iyi oyunuydu.Çok değişik bir çalışmaydı.Müzikler,şarkılar,sözlerçok etkileyiciydi.Teşekkürler.

açık atölye ankara dedi ki...

Merhaba;
2005 yılında ODTÜ Tiyatro Şenliği'nde oynadığınız Bildirim adlı oyununuzu izledikten sonra, benim için şenlik demek biraz da TİMİS demek oldu. 2 senedir oyunlarınızı heyecanla bekliyorum, 2 senedir de hayal kırıklığına uğratmıyorsunuz beni. Üç Kuruşluk Opera' nın da hakkını verdiğinizi düşünüyorum. Ancak bazı sahnelerdeki aşırı kalabalığın gözümü yorduğunu da söylemeden edemicem.
sizn gibi yaptığı işi ciddiye alan, seven, saygı duyan ve bunu fazlasıyla hissettiren bir grubun varlığı gerçekten mutluluk verici.
şimdiden bir sonraki seneyi beklemeye başladım.
Çalışmalarınızda başarılar...
Sevgiler...

Adsız dedi ki...

Oyununuzu bu aksam Bogazici Universitesi'nde,okulumda izledim.Eve geldigimde heyecanla internete girdim ve sitenizi buldum.Nerdeyse her seyi okudum.:)
Bunu soylemekten kendimi alamiyorum:su ana kadar bir universite grubundan izledigim en iyi oyundu.Bana bu kadar guzel bir gece yasattiginiz icin size cok tesekkur ederim.
Sizi izlemeye devam edicem.
Cok tesekkurler.

Adsız dedi ki...

daha iyisi çıkamazdı heralde.kesinlikle her anı izlemeye değerdi.

Adsız dedi ki...

selam timis :)
bir eütt'li ve timis hayranı olarak şunu söyleyebilirim ki, tek kelimeyle harikaydınız!..oyunculuklar, sahneleme, müzik kullanımı...söyliycek hiçbişi bulamıyorum, çok iyiydiniz gerçekten (: şenliğimize şeref verdiniz efendim..

Adsız dedi ki...

Ankara Üniversitesi tiyatro festivalinde (ziftt'in)1 aydır görmeyi beklediğim, festivalin en sağlam topluluğuydu TİMİS.elektrik kesintisine rağmen harikaydı, en güzel oyundu ya nazar değdi kesin;)

Adsız dedi ki...

arkadaşlar g-mail'inize msj gönderdim bakarsanız sevinirim..çok önemli..

Adsız dedi ki...

VAY BE BEKİR HOCAMA BAK TİMİSTE DE OYNAMIŞ